(Doç. Dr. Oya Dağlar Macar, “Balkan Savaşları Sırasında Muhacirlerin Karşılaştıkları Sağlık Sorunları”, Balkanlar ve Göç, s. 293)
Balkan Savaşları’nda Türk ordularının Balkan orduları karşısında kısa sürede arka arkaya aldığı yenilgiler, Balkan topraklarında yaşayan Müslüman halk üzerinde büyük korku ve panik yarattı. Çetelerin zulmünden ve Balkan ordularından korkan binlerce kişi apar topra yaşadıkları köy, kasaba ve şehirleri terk ederek, Anadolu’ya göçe başladılar. Muhacirler hayvanları ve yanlarına alabildikleri birkaç parça eşyayla birlikte yaya olarak uzun ve zor bir yolculuk yapmak zorunda kaldılar; yollarda büyük kayıplar verdiler, yaşayacak kadar şanslı olanlar ise hastalık, sefalet ve binbir zorlukla Anadolu topraklarına ulaştılar. Fakat ulaştıkları yerlerde de sağlık sorunları peşlerini bırakmadı. Göç yollarında muhacirlerin karşılaştıkları en büyük zorlukların başında soğuk hava koşulları, açlık ve bulaşıcı hastalıklar geliyordu. Sağanak yağmurlar ve dondurucu soğuklar yüzünden bilhassa Trakya bölgesinde tüm yollar balçık çamur ve su göletleri ile dolmuştu. Bir taraftan çamurlu araziyle bir taraftan da dondurucu soğukla mücadele ettiler. Fakat yollarda karşılaştıkları zorluklar bunlarla sınırlı değildi. İçecek temiz su kaynakları ve yiyecek bulmak neredeyse imkânsızdı.
- Sağ kalabilenlerin yollarda çektikleri cefayı gösteren pek az fotoğraftan bazıları:
Düşmanlarının çabucak zafere ulaşması da Balkan Müslümanlarını büyük ölçüde etkiledi. İlerledikleri yollar hâlâ Osmanlıların elinde bulunduğu için, sadece Birinci Balkan Savaşı başlar başlamaz köylerinden ayrılanlar kaçmayı ümit edebilirlerdi. Geriye kalan mülteciler ise Balkanlı müttefik güçlerin ele geçirdiği bölgelerden geçmek zorunda kaldıklarından yol boyunca Hristiyan çetecilerin saldırısına uğradılar. Doğal olarak, birçokları can verdi. Çoğunlukla, köylerinden sağ çıkabilenlerin ancak yarısı liman kentlerine ulaşabildiler. Lamb’in Lowther’e 3 Aralık 1912’de Selanik’ten bildirdiğine göre “Ümitle, kendilerini Balkanlardan kaçıracak vasıtalar beklediler.”
Balkan Savaşlarında ise ön saldırılar, Osmanlı Makedonya’sında uzun süredir çarpışmakta olan, komitacı denilen milliyetçi gerilla çeteleri tarafından gerçekleştirildi. Sıklıkla, amaçlarına hizmet ettikleri devletlerin etkin desteğini gördüler. Birçok komitacı grubun içinde en kalabalık ve tehlikeli olanlar Bulgarlardı. Onları Sırplar izliyordu. Yunan gerilla çeteleri az sayıdaydı. Osmanlı’ya karşı yürütülen savaşlar çabucak kazanıldığı için, komitacılara harpte az ihtiyaç duyuldu. Birinci Balkan Savaşı’nın başlangıcından itibaren, komitacıların işlevi, cephe gerisindeki köylere ve kasabalara hücum edip, kendi etnik gruplarının yönetimi ele geçirmesini sağlamak oldu. Aldıkları emirlerin ne kadarının Sırp veya Bulgar hükümetlerinden geldiği bilinmiyor, fakat komitacıların tahribatını durdurmak için resmî görevlilerin hiçbir şey yapmadığı kayıtlarla saptanmıştır. Muhtemelen, Müslümanlara hücum edenlere bu yönde bir talimat vermeye pek gerek yoktu; onları sadece başıboş bırakmak yeterliydi.
Çerkezköy Tren istasyonundaki yük trenlerine binmeye çalışan sivil Türklerin izdihamını gösteren bu fotoğraf Georges Remond tarafından çekilmiş olup L’Illustration dergisinde, 16 Kasım 1912, No: 3638 s. 384’de yayınlanmıştır. Fotoğrafın temizlenmiş hali için Sayın Atilla Oral’a teşekkürlerimizle…