Ermeni çetelerin katlettiği yüzbinlerce Türk’e ait yüzlerce toplu mezarda yapılan kazılardan sadece 8’i ile ilgili belge, bilgi ve fotğraflar Atatürk Araştırma Merkezi’nce (Türk Ermeni İlişkilerinde Efsane ve Gerçekler, 2014) yayınlanmıştır. Aşağıdaki bilgiler bu kitaptan nakledilmiştir:
Yerli ve yabancı basın davet edilerek, akademisyenlerin gözcülüğünde, canlı şahitlerin ifadesi doğrultusunda seçilen yerler titizlikle açılmıştır. Kazılarda iskeletlerin yanında bulunan takılar ve Kur’an sayfalarından bunların Müslümanlara ait olduğu belli olmakla birlikte, antropometri tekniğiyle bu iskeletlerin, cinsiyeti, ölüm yaşı, ırksal özellikleri ve ölüm nedenleri tespit edilmiştir. İskelet sisteminde bu bilgilerin elde edilmesinde, bazen morfolojik düzeyde, bazen de radyolojik ya da histolojik düzeyde çalışılmıştır.
Yöre halkı bu kazılara yoğun ilgi göstermiş ve çoluk çocuk hepsi, toplanan kemikleri seyretmişlerdir, ama mahsun halkta kin ve nefret görülmemiştir.
Ruslar çekilmeden önce buradaki Türk köylülere “Biz gidince, Ermeni size zarar verir” demişler, fakat Türk ahâli “Ermeniler, bizim ata – dede komşumuz; onlardan bize zarar gelmez” demişler. Kısa süre sonra, Ermenistan rüyasının yok olduğunu gören Ermeniler, “herkesi öldürün” emriyle harekete geçtiler. Kadınlarla çocukları bir eve, erkekleri başka bir binaya hapsettiler. 12 Mart 1918 sabahı Yeşilyayla insanları yok olmuştu. Sağ kalanların tabiriyle: “koyun kuzuya karışmıştı”.
Yeşilyayla’da Ermenilerin kullandığı Rus mermi ve kovanları.
Yeşilyayla kazısında ortaya çıkan tütün tabakası
1986 yılında görgü şahitlerinin ifadeleri doğrultusunda 3 ayrı toplu mezar açılmıştır. 278’e yakın insan iskeletinin yanında bulunan Kur’an-ı Kerim sayfaları, örgülü saç parçaları, bakır bilezik ve yüzükler, Arapça yazılı muska, kolye taşı ve boncuklar bu toplu mezarların Türklere ait olduğunu ayrıca kanıtlamıştır.
350 kişiye ait olan bu toplu mezarda çevre köylerden getirilenlerin de katledildiği anlaşılmıştır. Burada da yanmış Kur’an-ı Kerim ve Osmanlıca kitap sayfaları, üzerinde Allah yazılı kolye, gümüş kemer, düğmeler, mermi kovanları gibi eşyalar da bulunmuştur.
Veli Çavuş Mehmet Hatunoğlu’nun anlatımından: “20 yaşlarında milis imiş. . . olanları öğrenmek için birkaç cüretli genç geceleyin şehre girdik. Çok korkunçtu. . . Camiden topladıkları yaşlıları kazıklara oturtmuşlardı. Hepsi kanlar içinde ölmüşlerdi. Çavuşoğulların büyük samanlığına girdiğimizde, kanlar içinde doğranmış insanları gördük. Çoğu tanıdık ve akrabamızdı. Balta, kürek ve satırlarla vurularak şehit edilmişlerdi. İmam Heyder’in de başına sepet geçirmiş, kazığa oturtmuşlardı. Sağ kimse yoktu. . .”
VAN ZEVE
TOPLU MEZAR KAZISI
Ermeni çetelerinden kaçan Derebey, Hakis, Zorava (Yemlice), Hıdır, Göllü, Şeyhayne (Oltuca), Şeyhkara (Gülsünler) köylülerinin tamamı (2,000-3,000 kişi), Zeve (Zaviye) köyü yakınlarına geldiklerinde Van’ın Ruslar tarafından kuşatıldığını ve halkından birçoğunun katledildiğini öğrenirler ve aynı akıbeye uğramamak için 1915 Mayıs başlarında, Zeve’ye sığınırlar. Saldırıya geçen Ermeni çeteler, köyün içine sığınan Müslümanlara akşama kadar saldırmışlar. Feryatlar arasında, yaralılar evlere, kuyulara, tandırlara doldurulup yakılmışlar, hamile kadınların karınlarındaki ceninleri çıkarılarak süngülerle top oynar gibi katledilmişlerdir. Cami, içine sığınanlarla birlikte ateşe verilmiş, tezekler içine yaşlılar atılmış, kadın ve kızlara zorla tecavüz edilmiş, annelerinin gözü önünde çocukların gırtlakları, uzuvları kesilmek suretiyle işkence edilmiş. Dehşete kapılan birçok kadın, kendilerini Mermit çayına atarak hayatlarına son vermişler. Ermeniler, arta kalan bazı kadın ve çocukları da ebraberlerinde Van’a götürmüşler.
Zeve katliamının canlı şahidi İbrahim Sargın, yerli ve yabancı basına katliamı anlatıyor.
Rafael Nogales’ten bir alıntı: “Birkaç subayımla topçu ateşini gözetlerken yandaki evin damında bir Müslüman kadın çamaşır asıyordu. Ermeniler bunu görür görmez ateş açtılar¸ihtiyar kadının vücudunu delik deşik ettiler. Ermeniler yarım düzine subayla uğraşmaktansa böyle zavallı kişileri öldürmekten büyük zevk duyuyorlardı.”
Rafael Nogales’ten başka bir alıntı: “29 Nisan günü kumandanlık binası yakınında üç Türk askeri gördük. Bunlar hiçbirşey yemeden 9 gün kuyuda kalmış bir Ermeni’ye yiyecek veriyorlardı. Bu Ermeni, Türk takibinden kurtulmak için kuyuya saklandığını söylüyordu. Karnı doyduktan sonra, bir hastaneye yatırıldı ve birkaç gün tedavi edildi.”
25 Mayıs 1918 günü, merkeze çekilen haberler: “Subatan karyesinde 570 Müslüman’ın balta, kama, bıçak kullanılarak ve ateş ile yakılarak şehit edildiği” . . . “Mağasberd ve Alaca karyelerinde yüzü ırzına geçilmiş kadın olan, çocuk ve erkeğin aynı şekilde katledildiği” . . . ”Tekneli, Hacı, Halil, Kalo Köy, Harabe, Digor, Milanlı, Kötak, Alaca karyelerinin halkını katliam ettiler.” Evlere doldurularak gazyağı ve benzin ile ateşe verilen insanlar, can havli ile kapı ve pencerelerden kaçmaya çalışırken de balta, kılıç, süngü ve benzeri kesici aletlerle yaylım ateşine tutularak öldürülmüşler.
Canlı şahitler gördüklerini anlatırken…
Basın-yayın mensupları ve bilim adamlarının önünde
Kars Subatan toplu mezar kazısı yapılıyor.
Sakine Aksu’nun görgü tanıklığında “Tandır damı katliamı” maktüllerinden 90’a yakın insanın iskeletine ulaşılmıştır. Bazı kafataslarının üzerinde delik, çatlak ve kırıklar görülmüştür.
Ermeni Jandarma Komutanı Leçernik Piristav ile adamları köye geldiğinde, akşam saatlerine kadar köyün halkını evlerinden tarlalarından toplamışlar. Küçük çocuk olan Havı Abbas Güneş, bahçe duvarının karanlık köşesine saklanıp onların kılıçlarla evde kimse olup olmadığını kontrol edişlerini seyretmiş. “Köyün bütün halkını bir evin hayadına doldurmuşlar. Kadınların üzerlerindeki altın, gümüş, para ne varsa toplamışlar.” Köylülerden 51 kişinin kalıntılarına, üzeri iri blok taşlarla kapatılmış kuyuda ulaşılmış…
Su içerisinde bulunan iki adet insan kafatası.
Hakmehmet Köylüleri Ermenilerce katledilen akrabalarının iskeletlerinin başındalar; mahsun fakat kindar değiller.
Iğdır Soykırım Anıt ve Müzesi