Bulgaristan’da Türk nüfusun payı %40’lardan %9,1’e kadar geriledi. (Ömer Turan, The Turkish Minority in Bulgaria 1878-1908, Ankara 1998).
Prof. Justin McCarthy’den devamla (Ölüm ve Sürgün): Bulgar Müslümanlarının ölüm nedeni 4 gruba ayrılabilir. Bunlar; muharebelerin sebep olduğu ölümler, Bulgarların ve Rus askerlerinin canice saldırısıyla katledilenler, yaşam gereksinimleri esirgendiği için açlık ve hastalıkların baş göstermesiyle ölenler ve mülteci durumuna düşen Bulgaristan Müslümanlarının uğradığı can kaybı olarak sıralanabilir.
Muharebedeki Kayıplar:
Şehirlerin kuşatılması ve top ateşine tutulması nispeten çok az sürdüğü için, muharebe nedeniyle sivil halktan fazla can kaybı olmadı, ama Rus askerlerinin savunmasız Türk sivil halkı öldürdüğünün haberleri kaçan Türk mültecilerin görgü şahitliğinin yanı sıra, binlerce yabancı konsolosluk raporlarında da yer aldığı için inkâr edilemez.
Rus askerlerinin Saldırısıyla Ölen Sivil Müslümanlar:
Bu konuda, olayları yerinde gözlemleyen çok sayıda gazete ve konsolos raporu vardır. Örneğin: Savaşı izleyen Avrupa basını üyeleri, Rus askeri birliklerinin Müslüman köylülere ve mültecilere karşı davranışına dayanamayıp, aralarında imza toplayarak vahşeti dünyaya şöyle ilan ettiler:
20 Temmuz 1877
Bu metni imzalayan yabancı basın temsilcileri Şumnu’da bir araya geldiler. Bulgaristan’daki, masum Müslüman halka uygulanan insanlık dışı davranışları gazetelerine rapor eden muhabirler olarak, gözlemlediklerinden ortaklaşa hazırladıkları özeti imzalamanın görevleri olduğuna inanmaktadırlar. Razgrad ve Şumnu’da, süvari mızrak ve kılıçlarıyla yaralanmış, çocuk kadın ve yaşlıları, kendi gözleriyle gördüklerini belirtirler. Bunlar, savaş nedeniyle meydana gelmesi mümkün yaralar değildi. Mağdurlar, Rus askerlerinin ve sıklıkla Bulgarların da kendilerine uyguladığı dehşet olaylarını ayrıntılarıyla anlattılar. Birçok köyün Müslüman halkının tümüyle ya kaçarlarken ya da köylerinin yağmalanması sırasında kıyımdan geçirildiğini ifade ettiler. Her gün taze yara almış birçok yeni mağdur geldi. Aşağıda imzası olanlar, mağdurların çoğunluğunun kadın çocuk ve yaşlı olduklarını ve bunların mızrakla yaralandığını bildirirler.
(Şu gazetelerin temsilcileri tarafından imzalanmıştır: The Manchester Guardian, Kölnische Zeitung, Standard, Frankfurter Zeitung, Journal des Debats, Morning Post, République Français, Pester Lloyd, Wiener Tagsblat, Illustrated London News, Neue Freie Presse, Times, Morning Advertiser, New York Herald, Scotsman, Egypeterczy Graphie, Wiener Worstadt Zeitung, Daily Telegraph, Manchester Examiner.)
İngiltere gazetelerinde 23 Temmuz 1877’de yayınlandı.
Sivil halkın Rus askerleri tarafından boğazlanmasındaki asıl amaç, Türk köylüleri arasında korku salıp, onların perişan halde Rus ordularının önü sıra kaçmalarını sağlamaktı. Böylece Osmanlı ordusunun önünde bir engel teşkil edeceklerdi. Bu açıdan, Ruslar çok başarılı oldular. Türk göçmen yığınları yolları doldurup askerlerin hareket sahasını kısıtladılar. Askerlerle ordu donanımlarını cepheye taşıması gereken vagonlar, Müslüman göçmenleri taşımakta kullanıldı.
Blunt’ın Layard’a, 5 Ocak 1878 ve 13 Ocak 1878’de Edirne’den rapor ettiği:
“Osmanlı İmparatorluğu trenleri askerî harekâtı desteklemek ile sivil halkı kurtarmak için kullanmak arasında tercih yapmak zorunda kaldı. Mültecileri vagonlara almamak onları ölüme terk etmek anlamına geleceği için çoğunlukla mültecilerin ihtiyaçlarına hizmet etmek yönünde karar verildi. Bu da Osmanlı savaş gayretlerini olağanüstü ölçüde köstekledi.”
Müslüman halkın kaçması, Osmanlı ordularının manevra sahasını kısıtlamanın yanı sıra, Rus ordularına arkadan saldırabilecek gerilla harekâtı ve takviye yollarını kesebilecek Osmanlı’ya bağlı güçler oluşturması muhtemel yandaşların bulunmasını imkânsızlaştırdı. Daha da önemli olarak, Türklerin yurdu boşaltması, savaş sonrasında Slavların bu topraklarda ezici çoğunluğu elde etmesini sağladı. Bulgaristan’daki sivil Türk halka hücum etmek, Rus amaçlarına hizmet eden, acımasız ve hesaplı bir Rus askerî politikasıydı.
Reade’nin Layard’a, 14 Haziran 1878 tarihinde Varna’dan gönderdiği rapordan:
“Rus işgali altında gerçekleşenler, Rusların kararlı amaçlarının tüm Müslümanları ülkeden kaçırmak olduğunu gösteriyor – fakat Ruslar, bu konuda Avrupa’ya tekrar tekrar verdikleri sözlerle, bu konuyu tamamen kendilerini çok iyi anlayan Bulgarların sorumluluğuna bırakmış gibi davranıyorlar. Bulgarların da ülkede, kendi toplumunun dışındaki herkese şiddetli bir kin beslediği öteden beri bilindiğine göre, Rusların bu isteğini, Bulgarların ne kadar hevesle yerine getirdiklerini sayın ekselansları tahmin ederler.”
Bu ve benzer birçok anlatımdan, Müslüman sivilleri öldürenlerin çoğunlukla Rus askerleri olduğu anlaşılmaktadır. Süvari kılıcından başka şekilde meydana gelmesi imkânsız olan yaralar, mültecilerin anlattıklarını doğrulamıştır. İstisnalar dışındaki sorumlular, köylere saldırıp askeri birlik halinde katliam yapan Kazaklardı (Don Kazakları = Cossacks). Rus askeri birlikleri tarafından yapılan katliam, ırza geçme ve talanın tamamına bakıldığında, bu davranışların, Rus kumandanların emriyle yapıldığı anlaşılıyor. Bunu kanıtlayacak kâğıt üzerine yazılmış emirler henüz bulunmamış olmakla birlikte, sahada gözlenenler, Rusların davranışının her savaşta görülen cinsten bireylerin fırsatçılığından kaynaklanmış davranışlar olmayacak kadar sistemli olduğunu gözler önüne seriyor. Bunlar, emirlere karşı gelip kontrol dışına çıkan askerlerin bireysel davranışına benzemiyor.
Çoğunluğu Edmund Calvert tarafından toplanan raporlara göre, Kazaklar hiç kimsenin dışarıya kaçamayacağı şekilde köyleri kuşatıyor, arkasından içeri salınan Bulgarlar talan ve katliam yapıyorlar; böylece ortak plan dâhilinde çalışıyorlardı.
Hıdırbey köyünde, Kazaklar Türk köylülerin silahlarını direniş görmeden toplayıp Bulgarlara dağıttılar. Bunun ardından Kazaklar köylülerin dışarı kaçmasını önlerken, Bulgarlar köyün 70 erkeğinden 15’i hariç hepsini öldürdüler. O kurtulan 15 erkek de Rusların ufukta göründüğü anda kaçmayı başarmış olanlardı.
Büklümlük’te, Kazaklar yine Türklerin silahlarını alıp Bulgarlara verdiler. Kazaklar, Müslümanların kaçmasını önlemek için kasabanın etrafını kordon altına aldılar. Bulgarlar, Türk kadınlarla çocukları evlere, erkekleri ise samanlığa topladılar. Sonra da buralar saz ve saman balyalarıyla doldurulup ateşe verildi. Binalardan dışarı kaçanları da Bulgarlar yaylım ateşine tuttular. Çok az insan ellerinden kurtulabildi, fakat onlar da olayları diğer Türklere duyurmakta yeterli oldular. Aslında, birkaç kişinin kaçıp, olayları anlatması Rusların işine geliyordu.
Eski Zağra kazasındaki Türklerin yok edilmesinde izlenen yöntem, Bulgaristan’daki Türk ve diğer Müslümanların gasp ve katliamında Rusların oynadığı role örnek teşkil eder.
İngiltere Konsolosu Dupuis’in, Blunt’a, 6 Ağustos 1877’de Edirne’den yolladığı raporuna göre:
“Her zamanki gibi, Ruslar şehre girdiklerinde Türklerin silahlarını topladılar. Bu silahları, şehirdeki Bulgarlara dağıttılar. Bunu müteakiben, Derbend ve Yeni Mahalle köylerinden 400 silahlı Bulgar’ın gelmesiyle Yahudi ve Türklerin evleriyle dükkânlarına saldırıldı. Aynı günün akşamında, Ruslarla Bulgarlar civar köylere ve çiftliklere gidip hepsini ateşe verdiler; bütün bunlar olurken bir Rus subayı da dürbünle tüm harekâtı izledi.”
Tarafsız İngilizlerin işlettiği, Rusçuk’daki Stafford House Hastanesi kesinlikle Rus topuyla ve kasten harap edilmişti. Burada Müslümanlar da tedavi edilirdi. Bu hastanenin cerrahı olan Wellington Lake, Cenevre sözleşmesine kasıtlı olarak aykırı geldikleri için Rusları kınar ve 11 Ocak 1878’de Varna’daki komiteye, oranın hastane olduğunu Rusların bildiklerini hiç kimsede şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispat eder. Avrupalıların, Ruslar ve Türkler hakkındaki genel yargısının hatalı olduğunu söyler; “eğer Türkiye bu kadar aşağılık bir hareket yapsaydı ‘tüm Avrupa’ ayağa kalkardı. Fakat hiçbir Rus hastanesine hiçbir Türk saldırısı olmadı. Rusya her yönden kendisini en aşağı barbarlar ve vahşilerin seviyesine düşürdü – onun için hiçbir kınama yeterince şiddetli değildir” der.
Bazı durumlarda, Rus düzenli ordu birlikleri de yukarıda bahsedildiği şekilde Kazaklar gibi, Bulgarların yağma ve katliam yapması sırasında Türk köylerini kuşattılar. Örneğin, Bulgarların tüm köylüleri öldürebilmesi için, Kuzey Bulgaristan’daki Bolvan kasabasını tecrit etmekte, düzenli Rus askerleri ve topçuları kullanıldı. Aynı zaman diliminde (Temmuz 1877) ve yakın yerlerde, benzer olayların beş köyde daha yapıldığı, İngilizler tarafından rapor edildi. Savaşın bitiminden çok sonra Aralık 1878’de, Rus piyadeleri Türk köyü olan Bürüncük’ü yağmaladılar.
Brophy’den Layard’a, 3 Şubat 1879’da Burgaz’dan rapor edildiğine göre, aynı yöredeki Rus askerleri angarya işlerinde ırgat olarak çalıştırmak üzere, başka köylerden Türkleri topladılar ve bu Türklerden bir daha haber alınamadı.
Osmanlı Hükümeti de Tırnova yakınlarındaki Türk köylerinin Rus topçu birliği tarafından ateşe tutularak yakıldığını 16 Temmuz 1877’da ve Rus atlı süvarilerinin kaçan mülteci gruplarını yakalayıp ırzlarına geçtiğini ve öldürdüğünü rapor etti. Düzenli Rus ordularının yolları üzerindeki Müslüman köylerini yaktığı Blunt’ın Layard’a, Kızanlık’tan 14 Temmuz 1877’deki raporundan teyit edilmekte ve Rus topçu birliklerinin de askerî önemi olmamasına rağmen, içinde insanlar olduğu halde, Müslüman köylerini top ateşine tuttuğu kesindir.
Calvert’ten Layard’a, Edirne’den, 8 Mayıs 1878’de rapor edilenler:
“Ruslar Köstence’den Cuma’ya yaklaşırken, oradaki yerli halkı ve yanlarına sığınmış olanları teslim olup silahlarını vermeye çağırdılar. Beklendiği gibi halk, Rusların canlarına ve mallarına dokunmamak sözü vermesi karşılığında teslim olacakları cevabını verdi. Ruslar da gece olunca 4 tane top getirip Müslümanların ve Hristiyanların evlerini hep birden ateşe tutup yıktılar. Müslümanlar yaralılarını ve ölülerini bırakıp dağlara kaçtılar.”
Çatışmaların bitmesinden çok sonra Bulgaristan’daki Müslümanlar artık hiçbir askeri tehdit oluşturmadığı halde, onları topraklarını terk etmeye zorlamak amacıyla, Rus askerleri Türklere saldırmaya devam ettiler.
Brophy’den Layard’a 16 Mayıs 1878’de Burgaz’dan rapor edildiğine göre:
Mütarekenin imzalandığı 31 Ocak 1878’den üç ay sonra, 2 Mayıs 1878’de 150 Rus askeri Kara Ağaç köyüne geldiler, köylülerin silahlarını hiçbir direniş görmeden topladıktan sonra tüm yetişkin erkekleri teslim alıp hapsettiler, kadınların ırzına geçtiler ve köyü yağmaladılar. Erkekleri önlerine katıp yakındaki başka bir köye yürüttüler ve onlara orada işkence edip köyden çaldıkları eşyaları da orada sattılar.