Ricketts’in Darby’ye 29 Ağustos 1877’de Tiflis’ten bildridiği gibi, Rus hükümeti Anadolu’daki Ermenilerin dinsel ve henüz belirmekte olan etnik farklılığını sömürmeye, savaş sırasında ve muhtemelen daha öncesinde başladı. Rus Konsolosu Obermüller’in sözlerinden anlaşıldığına göre:
O yıllarda Hristiyanların askere yazılmaları henüz mecburi olmadığı halde, savaş başlamadan önce, 1877 başlarından itibaren gönüllü olarak Osmanlı ordusuna katılmaları mümkündü. Seferberlik ilan edilişinin ilk günü 84 Hristiyan, Erzurum’dan gönüllü olarak Osmanlı ordusuna yazıldı. Fakat ileriki günlerde hiç kimse gönüllü olmadı, çünkü Rus Konsolosu onları askere yazılmaktan caydırmaları konusunda Rum ve Ermeni piskoposlarını uyarmıştı. Piskoposlar ve cemaatleri de itaat ettiler.
Ricketts’in Darby’ye 10 Haziran 1877’de Tiflis’ten yazdığına göre, Ruslar Kafkasya seferindeki vahşetin en önemli örneğini, belki de kendilerine direnmeden teslim olan Ardahan şehrini teslim alırken gösterdiler. Teslimiyet savaşmadan elde edilmesine rağmen, bilhassa Kazaklar’dan oluşan Rus emri altındaki güçler, kale garnizonundan 300 kadar Osmanlı askeriyle daha yüksek sayıda sivil halkı öldürdüler. 22 Ağustos’ta buna ilave olarak: “Rus telgrafları şehrin sokaklarına serilmiş 800 kadar Türk cesediyle vadiye atılmış birçok vücuttan söz ediyorlardı” diye yazmış. Tiflis’teki İngiltere Konsolosu Ricketts, direnmeden teslim olan Ardahan’daki Osmanlı garnizonu askerlerinin çoğunun boğazlandığını ve düzenli Rus ordusuna mensup 12.000 askerin kenti yağmaladığını rapor etti.
Trabzon’daki Avusturya Macaristan Konsolosu Kwiatkowski’nin Konsolos yardımcısı Biliotti’ye, Trabzon’dan, 13 Ekim 1877’de bildirdiğinr göre: Hastanenin Avrupalı doktorlarının şahit olduğu gibi, Rus askerleri Ardahan’ı aldıklarında, kasten şehirdeki hastaneye ateş açmışlar.
Ardanuç da benzer muameleye maruz kalmıştı; her iki şehirde de sivil halktan can kaybı yüksek olmuştu. Osmanlı kaynakları da katliamı doğrulayıp Ardahan dışında başka Türk köylerinin de yağmalandığını rapor ettiler ve Ardahan bölgesi halkının çoğunun güvenlik için Kars’a sığındığını ilave ettiler, fakat oranın güvenliği de kısa sürede tehlikeye düştü.
L. Bernhard, Les Atrocités Russes en Bulgarie et en Arménie pendant la guerre de 1877 (1877 Harbi Sırasında, Ermenistan ve Bulgaristan’da Rus katliamları) adlı kitabında s. 61-64’de ve İngiltere’nin Kafkasya Konsolosu Ricketts’in Darby’ye, Tiflis’ten, 29 Mayıs 1877’de yolladığı raporunda, Rusların Müslüman kadın ve çocukları süngülediğine dair Rus askerlerinin delil gösterdiğinden bahsetmişler.
Kars’ın Ardahan kadar şanssız olmadığı söylenebilir. Şehir düştüğü zaman Rus askerlerinin kenti 3 gün boyunca yağmalamasına müsaade edildi, fakat oradaki olaylar daha çok hırsızlık vakasına benziyordu. Biliotti’nin Layard’a, Trabzon’dan, 22 Ocak 1878’de aktardığına göre, şehrin düştüğü sırada orada bulunan Dr. Rosenthal adlı Türklere hizmet eden Avusturyalı bir cerrah “Hristiyan Ermeniler dâhil, şehrin tüm halkının kapsamlı şekilde gasp edildiğini” anlatmış.” Ricketts’in Darby’ye, Tiflis’ten, 5 Şubat 1878’de bildirdiğine göre, Ruslar ayrıca Kars hastanesini de kasıtlı olarak top ateşine tutmuşlar. Esir alınanlara işkence edilmesiyle ırza geçmeler yaygındı.
Teslim olan Osmanlı askerlerine barbarca davranıldığını yazan İngiltere Konsolosu Ricketts’in raporuna göre: “Karargâhtan gelen Türk savaş mahkûmlarının durumu acınacak halde; Kars’tan çıkan 700 askerden 400’ü ya sıtmadan muzdarip ya da ölü olarak yollarda kaldı.” Ricketts daha sonradan, Rusların Osmanlı savaş esirlerini kılıçtan geçirmeye yakın hale getireceğinin beklenir olduğunu, çünkü önceki savaşta da Türk tutsaklara aynı şekilde davranıldığını rapor etti. Ricketts, Türk savaş mahkûmlarından çok azının sağ kalabileceğinden korkmaktaydı ve örnek olarak geçmişteki benzer davranışları gösteriyordu. Charles Williams adlı muhabir Rusların Türk askerlerine uyguladığı davranış konusunda, Ruslara “yaralıları katletmek işinde Ermeni dostlarının yardımcı olduğunu” gö
zlemlemişti. Bunu ileride yazdığı Armenian Campaign kitabında, sayfa 280’de nakletmiş.
Rusların, zafer kazandıktan sonraki davranışları, Müslümanları başarısız bir isyana sürükledi. Müslüman karşıtı Ermeni eylemleri günden güne arttı ve tesadüf veya kötü habercilik sayılamayacak kadar Bulgaristan’daki duruma çok benzer şekilde, Ruslar Müslümanları korumak için hiçbir şey yapmadılar. Zaten başarı umudu olmayan, ancak çaresizlikten başvurulmuş olan Müslüman isyanıysa doğal olarak yetersiz kaldı.
Rusların Erzurum’u ele geçirmesi üzerine, kentin Ermenileri yönetimin Hristiyanların eline geçmesinden yararlanıp Müslümanlara zulmettiler. Ruslar bunun farkına vardılar ve en azından kendi hesaplarınca suçlu Ermenileri cezalandırma gayreti gösterdiler. Güveni hak eden bir görevli olup olmadığı bilinmez ama Erzurum polis kuvvetlerinin başına Rusların bir Ermeni olan Binbaşı Kamsaragan’ı ataması, Trotter’ın Layard’a, Erzurum’dan, 7 Haziran 1879’da bildirdiğine göre, Müslümanlar arasında haklı endişe yaratmış olmalıdır. Trabzon’daki İngiltere Konsolosu Biliotti’nin Salisbury’ye, Trabzon’dan 14 Ağustos 1878’de bildirdiğine göre, 1878 yaz sonuna kadar Erzurum’dan 6.000 Türk aile kaçmıştı ve Ruslar bölgede kaldığı takdirde, geriye kalanların da çoğu gidecekti. Büyükelçi Layard’ın 16 Eylül 1878’deki yorumu şöyle oldu: “Ruslar Erzurum’u işgal ettiğinde Ermenilerin elde ettikleri himayeyi Müslüman halka kötü davranmak, taciz ve hakaret fırsatı olarak kullandığından hiç şüphe olmadığına göre, Ermenilerin güç kaynağı olan düşman ordusunun şehri terk etmesiyle Müslümanların intikama girişmesini beklemek doğaldır.” Anlaşıldığına göre, barış antlaşmasıyla şehrin Osmanlı’ya geri verilmesinden sonra, Erzurum Müslümanlarının karşı intikama girişeceğine inanmak için yeterli sebep vardı. Gerçekte ise, Osmanlılar asayişi sağlamayı becerdiler ve Hristiyanlar Osmanlı askerleri tarafından korundular. Yerli Müslüman halk ise bu tecrübeden, Rus ve Ermenilerin yönetimi ele geçirmeleri durumunda başlarına gelecekleri öğrenmiş oldular.