Güney Makedonya’da Selanik ile Drama arasında yer alan bu kasabada, bir kez daha, Müslümanlar direnmeden Bulgarlara teslim oldular. Bir kez daha Bulgar yöneticiler, Müslümanların öldürülmesi ve soyulmasına mâni olmadılar. Türk ve Yunan kaynakların listelerine göre, Serez katliamlarında ölenlerin sayıları çok yüksekti (600-5.000 kişi). Osmanlılar 4.700 ölü olduğunu tahmin ediyorlardı, fakat bu sayı bölgede bulunan çok sayıda mülteciyi de kapsamaktadır
İngiliz konsolosu Lamb’in Lowther’e, 13 Aralık 1912’de Selanik’den gönderdiği rapor muhtemelen gerçeği yansıtmaktadır:
Serez – Bulgarların kasabaya gelmesinden önce, buradaki Hristiyan ve Müslüman toplum liderleri birbirlerini korumak ve desteklemek için aralarında bir sözleşme imzalamışlardı. Bulgarların yaklaşması üzerine kasaba Tchetnik Tzankoff komutasındaki bir çeteye teslim oldu. Mutasarrıf ve kasabaya bağlı çevre kazaların birkaçının kaymakamlarıyla, kasabanın ileri gelenleri aileleriyle birlikte Rum başpiskoposun evine sığındılar. Çeteciler derhal Müslüman mahallelerini yağmalamaya başladılar, zengin evlerini sözün tam anlamıyla soyup soğana çevirdiler ve kadınlarla kızlara çok vahim sataşmalarda bulundular. Düzenli ordunun gelmesi durumu değiştirmedi. Birkaç gün sonra, 16 Kasım’da (24 Kasım tarihli 161 ve 124 No.lu mesajlarıma bkz) “kışkırtıcı bir ajanın” birkaç el ateş etmesi, beklenen Türk katliamı için yeterli bahane oldu. Bu katliam neredeyse başlayacaktı, ancak Rum Metropoliti Apostolos Hazretleri Bulgarların kumandanlık merkezine gitti ve yukarıda söz edilen karşılıklı güven antlaşmasını öne getirip yakardı. Fakat aradan geçen iki saat içinde 150-200 Türk boğazlanmış ve Müslüman evleriyle dükkânlarının hemen hemen tümü yağmalanmıştı.
Serez’deki olaylar, işgal edilen başka şehirlerde edinilen izlenimi pekiştiriyor. Model basitti: Osmanlı ordusu çekilmiş bulunduğundan şehirler barış içinde komitacılara teslim oluyor ve komitacılar da Müslüman halkı öldürüp onların mallarını yağmalıyordu. En nihayetinde düzenli orduların yetişmesi ise devam etmekte olan katliam, ırza geçme ve soygunu çok az etkiliyordu. Serez’in farkı, şans eseri şehirde cesur ve dürüst bir Rum metropolitinin bulunmasıydı. Balkan savaşlarının tarihçesi karşımıza, sıklıkla, Hristiyanlık dininin insanî değerlerini farklı din veya etnisiteden olan düşman halkına uygulamayı çok gören papaz ve piskoposlar çıkarmıştı. Serez’in Rum Metropoliti ise örnek davranışıyla Tanrı’nın Hizmetkârı payesini hak etmiş bir insandı.
Serez’in talihsiz halkı, istilayı takip eden açlıktan ve tifo hastalığından da nasiplerini aldılar. Osmanlı hükümeti her iki sebepten ölenlerin sayısını 1.700-2.000 kişi olarak hesaplamıştır.